Matmazel Noraliya’nın Koltuğu – Peyami Safa – Konusu
Peyami Safa / Matmazel Noraliya’nın Koltuğu / Sayfa: 319
Matmazel Noraliya’nın Koltuğu – Peyami Safa – Konusu
Peyami Safa ile tanışanınız var mı? Daha doğrusu tanışmayanınız? Türk edebiyatının güzide kalemlerinden olan yazarımızın eserleri kadar hayat hikâyesi de ilginçtir. Okuduğum romanların yazarları sadece kitap üzerinde yazan bir isim olarak kalsın istemediğimden kitabı inşa eden ustaları da tanımak istemişimdir hep. Bu huyum birçok şey kattı bana ve görüşlerime diyebilirim. Bir eseri vücuda getiren o ustanın az çok yaşam öyküsünü bildiğiniz takdirde eserlerine olan yaklaşımınız biraz daha farklı bir hal alıyor. İster istemez esere, gözünüzde çizdiğiniz bir yoldan bakıyorsunuz. Kaldı ki Peyami Safa, eserlerinde genel olarak otobiyografik unsurlar bulundurur.
Çocukluğundan bu yana hastalıklı bir vücuda sahip olan Safa, romanlarında da bu zor ve hastalıklı vücudu oldukça sağlam işlemiş. Okuduğunuzda bana hak vereceğinize eminim. Dokuzuncu Hariciye Koğuşu da otobiyografik bir niteliğe sahiptir. Kemik rahatsızlığı olan bir çocuğun hüzünlü hikâyesi anlatılır. Bacağının kesilme tehlikesi vardır vs. olmadı bu eseri bir başka değerlendirmemizde ele alırız
Büyüsünü kaçırmayalım o halde. Kendi hayatından izler taşıması bakımından önemine dikkat çekmek istedim. Sadece bedenen zorluk yaşamayan yazarımız, maddi ve ruhani sorunlarla da baş başa kalmıştır. Takdir edersiniz ki bu acılar ve zor yaşam mücadelesi ekseriyet belirlemiştir konularını. Hatta sizinle çok sevdiğim bir bileğiyi de paylaşayım. Annesinin soyadını takma ad olarak dahi kullanmış.
Geçim sıkıntısından dolayı yazdığı eserlerde Server Bedi takma adını kullanıyor. Bedia idi yanlış hatırlamıyorsam annesinin soyadı.
Neyse konudan çok sapmadan Ferit’e gelelim. Ferit kim yahu! Başkahramanımız olur kendileri. Lakin tek düze bir anlatım ya da olay örgüsü beklemeyin. Harmanlanmış, ruh tahlillerine, değişik karakterle tanışacağınız bir pansiyona şehit olacaksınız. Ferit ise tıp eğitimi alan ve bir pansiyona yerleşen ana karakterimiz. Olaylar Matmazel etrafında dönüyor gibi görünse de kendisinin sadece koltuğu bizlerle.
Ferit’in kaldığı pansiyona, pansiyon değil de bir tımarhane demek daha yerinde olur aslında. Çırılçıplak dolaşanları mı ararsınız, pansiyonun her gece cinler tarafından basıldığını söyleyenleri mi ararsınız, azılı bir katili mi yoksa gaipten sesler duyanları mi ararsınız. Anlayacağınız pansiyon demeye bin şahit ister.
Ferit, küçük kardeşi Nilüfer’i teyzesinin yanına bırakmış bir öğrenci. Söylemiştik evvelinde tıpçı olduğunu zaten. Lakin sonrasında felsefeye merak salıp tıp eğitimini yarıda bırakıyor. Araştırmaları sonucu bir karmaşa meydana geliyor ruhunda ve karmaşanın adı kendisi oluyor. Sonrasında Matmazel’e ait olan yere gidiyor.
Adada otelvari gibi bir şey. Kadın ölmüş ama sanki orda. Duvardaki portresi sanki bütün gün insanları izliyor. Buradaki karmaşa ve Matmazel ’in ruhunun onunla konuşması bir zaman sonra Ferit’i düze çıkarıyor. Kafasını toplayıp kendine gelemeye, kendini bulmaya başlıyor. Tabii evvelinde her gece Noraliya’nın koltuğunda onunla sohbet ediyor. Daha doğrusu ruhu ile. Ben okunmaya değer bir yapıt olduğu görüşündeyim. Tavsiye eder miyim? Elbette.
Meryem
okuma listeme aldım teşekkürler